Çocukluğum ve ilk gençliğim Ordu’da müziğin günlük yaşamla içiçe olduğu bir evde geçti. Babam öğretmendi, mandolin onun müzik eğitiminin vazgeçilmez bir parçasıydı. Müziğin gücüne o kadar inanıyordu ki,  neredeyse çocuklara matematiği bile müziğin yardımıyla öğretecekti.  Ancak müzik konusundaki asıl gücü ve desteği ablamdan aldım, bu tutkulu yola  giden kapıyı bana o araladı. Ortaokulda flüt derslerine başlayarak, müziğe bilinçli ve sistematik olarak el atmış oldum. Yanısıra  da halk oyunları kurslarına devam ettim. Lisede başladığım çok sesli çocuk korosu, halk müziği ve Türk sanat müziği kapsamındaki müzik çalışmalarım, okul hayatımın ayrılmaz bir parçası olmuştu. Artık müziğin beni büyüleyen ve hayatım boyunca beni hiç terketmeyecek, bana hep eşlik edecek dünyası içerisindeydim: Türk Sanat Müziği Koro’sunda ilk kez solo okumam bu döneme denk gelir. Yine 1981 yılında Ordu Türk Musiki Cemiyeti’nde ikinci kez solo olarak bir parça seslendirdim.

1984 yılında radyo sanatçılarının jürilik yaptığı Türkiye çapındaki bir ses yarışmasında 1.lik ödülüne lâyık görüldüm. Yine bu dönemlerde ud  öğrenmeye başladım. Liseyi bitirdikten sonra  üç yıl İstanbul Kadıköy Belediyesi Konservatuvarı’nda  İsmail Hakkı Özkan gibi değerli hocalardan klâsik Türk müziği eğitimi aldım. Vekil öğretmen olarak da görev yaptığım bu süre içerisinde müzik eğitimi verdiğim bir çocuk korosu kurdum ve aynı zamanda halk oyunları çalıştırdım. 1989 dan beri yaşadığım Köln’de değişik korolarda yer aldım. Halk türkülerine de olan ilgi ve sevgim beni saz çalmayı öğrenmeye yönlendirdi. Bü süreç içerisinde dört sene çocuk korosu çalıştırdım. Halihazırda  2010 yılının son aylarından itibaren oluşmaya başlayan Köln Türk Müziği Korosu’nu  yönetiyorum. Yedi yılı aşkın bir süredir her hafta bir araya gelip müzik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 2013 den beri de yine aynı korodan müzisyen arkadaşlarla birlikte oluşturduğumuz beş kişilik Turkuaz grubunda Türk sanat müziği  çalışmalarımızı sürdürüyoruz.